Zaman Kristali

Yazar: Hamdi Karaşin
Polonyalı ve Almanyalı fizikçiler, magnonlardan yapılmış zaman kristallerinin salınımlarını kayıt altına almayı başardılar. Bu konuyla ilgili olarak aşağıda linkini vereceğimiz haber, bize zaman kavramı üzerine bir kez daha düşünme ve yorumlar yapma fırsatı sağlamış oldu. Zaman dediğimiz kavram neydi? Bu kavramı, bilim ve felsefe nasıl gördü ve yorumladı? Sanata ve tarih anlatımına etkisi ne oldu? Bu haberi okurken bu sorular etrafında düşünmeye başladık…
“Maddeyi oluşturan atomlar, zamanda tek yönde simetrik olunca, yani ortamdan enerji çekmeden, kendiliğinden düzenli (periyodik) hareketler yapınca zaman kristallerini meydana getiriyor…”
Atomun bilimsel doğasına özgü olarak varolan bu hareket, atomun içsel yapısına göre dinamik niteliktedir. Fakat kendi içinde dinamik olan bu hareket, somut koşullara uygun olarak hareket ivmesini belirliyor; somut koşullarda dışsal enerji düşük ise, atomun içsel hareketi de düşük ivme gösteriyor, dışsal enerji yüksek ise hareketin ivmesi de yükseliyor… Dış enerjisi düşük olan atom, iç yapısında kristalleşme üretiyor. Dış enerjisi yüksek olan atom, iç yapısında yüksek bir enerji / akış / hareket üretiyor…
Aslolan, dış koşulların etkisiyle oluşacak enerjinin atomları hangi yönde etkileyeceğidir? Dış koşullardaki hareket, içsel yapıya sahip olan atomu nasıl ve neye dönüştürecektir? Burada hareketi yönlendiren, içeride ve dışarıda enerji biriktiren mevcut yapıların (atom ya da birey, toplum ya da tarih) nereye ulaşmak istediğidir?
Biz zaman kavramını, takvim yapraklarında, okul-iş programlarında, önemli tarihsel olaylarda, çocukluk, gençlik ya da yaşlılık gibi “zaman tünellerinde” anlamlandırmış durumdayız. Yani, sıradan bir akıl, gündelik hayatın içinde zamanı tanımlamaya çalışırken, ya bir takım faaliyetlerle belirgin kıldığımız bir gün olarak ya da kişisel veya genel düzlemde belirtik kıldığımız tarihsel bir olgu olarak tarif ederiz. Daha üst aşamada ise, zaman kavramını bilimsel disiplinler içinde veya felsefi yorumlar düzleminde ele aldığımız da oluyor elbette… Kısacası zaman, hem yetişmemiz gereken saatler hem de hatırlanması gereken günler gibi dar bir ölçek içinde algılanıyor…
Haberdeki gelişmeden hareketle düşündüğümüzde, “faaliyetlerden” veya “olgulardan” bağımsız olarak, somut olarak görünmeyen, somut olarak tanımlanamayan, somut bir gösterge olarak belirtilemeyen zaman kavramını, bu gelişme sonrasında görünür, tanımlanır ve gösterilebilir bir element olduğunu kavramış oluyoruz… Gündelik hayatın içinde, sıradan kavrayışlarımıza göre zamanı sadece somut faaliyetler ya da olgularla tanımlarken, zaman kavramının barındırdığı enerji / akış / hareket karakterini görmez ya da kavramazdık. Zaman karakterindeki hareketin / enerjinin değerini önemsemezdik. Fakat söz konusu haber, zaman karakterinin soyut varlığını, bu kez somut enerji düzleminde, bilimsel bir gösterge somutu içinde görünür olduğunu tanımlıyor; zaman, enerji sahnesinin önemli bir karakter oyuncusu olarak, rolünü hakkını vererek oynuyor; zaman, gözle görülür bir “şey” artık(!)
Zaman, atomların iç yapısını etkileyen “hareketin” adıdır. Tıpkı, bireyin gelişiminde, toplumların tarihinde, doğanın evriminde etkili olduğu gibi; zaman, atomların hareketine yön verebildiği gibi, diğer bilimsel ve sosyal alanların hareketlerini de etkileyebiliyor… Söz konusu haberde anlatılan bilimsel gelişme, zamanın bu “hareketini” atom düzeyinde fotoğraflamış oluyor… Doğada ve tarihsel-toplumsal-bireysel gelişmelerin içinde varlığını gösteren zaman, bu haberle birlikte, atom düzeyinde de etkili bir varlığa sahip olduğunu kanıtlamış oluyor…
Doğa, insan ve tarih düzleminde zaman kavramını gözlemlerken, her bir alan üzerinde zamanın etkili bir oyuncu olduğunu düşünüyoruz. Her bir alan, hem kendi içinde dinamik bir yapı içeriyor hem de her bir alan diğer alanlarla ilişkide bulunarak etkileşim içinde gelişiyor. Dolayısıyla zaman, hem içsellliği olan yapıyı hem de dışsallığı varolan yapıyı diyalektik olarak etkiliyor. Bu etkiye bağlı olarak, zaman, içsel ve dışsal olan üzerindeki etkisiyle birlikte üçüncü bir düzlem yaratarak, yeni bir boyut geliştirebiliyor. Zaman, söz konusu alanlar arasındaki diyalektik etkileşimi belirleyen hareketin adıdır. Zamanın barındırdığı hareket, bu alanların değişimini ve dönüşümünü “ileriye” taşıdığı gibi “geriye” de sürükleyebiliyor…
Sonuç olarak, zaman kavramındaki bu üçüncü düzey; devrimci sıçrama anlamına geliyor. Düşük enerji koşullarındaki atomların zaman kristalleri, “donuk”, “stabil” nitelikte gözlemlenirken, yüksek enerji (hareket) koşullarındaki atomların zaman kristalleri, “dinamik”, “değişken”, “dönüştürücü” vb devrimci boyutlar kazanabiliyor…
Ve sanat, zaman kristallerinin “devrimci” boyutlarını ifade eden bir dil olarak gelişti…
Haber Kaynağı: https://www.gazeteduvar.com.tr/ilk-kez-bir-zaman-kristalinin-salinimi-filme-alindi-haber-1514559
Video: https://www.gazeteduvar.com.tr/ilk-kez-bir-zaman-kristalinin-salinimi-filme-alindi-haber-1514559