Boze

   

     Beni Ben Yapan Özgürlüğümdür!

Ben Boze, yetişkin olmanın hayatın gerçekliğinden ciddi bir kopuş olduğunu biliyorum ve büyümeyi reddeden çocuk yanımın elini tuttum ve yürüyorum. Kendi doğamı arıyorum. İnsanın doğasını. Doğa ile gelişen insanı ve onun doğasını. Yol üzerinde bu arayışıma yönelik kimi yanıtları bulabileceğimi düşündüğüm yerlerde, kurumlarda, kişilerde durakladığım zamanlarım hatta yıllarım oldu. Sanırım akıl zamanlarımızın denk düşmeyişinden ayaktaşlık edebileceğim anlar yaşayamadım.

Dert deği, hala yürüyorum.

Hayat git gide soğuyor ve soğuk kaskatı kesiyor dokunduklarını. Bana biraz ısı, biraz alan, biraz da boşluk gerek. Isınmak, çözülmek ve hareket etmek istiyorum.

Olacak biliyorum!

Yürüyorum!

Hiç beklemediğim bir anda yoluma iki taş çıktı. Öyle çelme takıp düşürenlerden değil. Hem de büyük. Üstelik sırtımı yaslayabileceğimden çok daha büyük. Güneşin ısısını içinde toplayan dev iki kaya. Kayaların ısısı bedenime aklımın sesleri kayaların toprağına karışınca yüzünü keşfettim düşlerimin. Yerin yüzü aklımın gördükleriydi artık. Sözlerimi ve renklerimi toprağa verdim, havasına karıştırdım yerin, seslerine ekledim rüzgarın, günün ışığına gecenin rengine daldırdım…

Adını phi-a koydum

Soluklandığım yer düşlediğim yerdi artık…

Boze’nin aklı ve bedeniyle soyunacağı yer burasıydı…

Yola çıkarken aradığı doğası burasıydı artık

Beraber okuyacağı, şarkı söyleyeceği, resim yapacağı yerdi burası…

İnsanlarla konuşacağı yer…

Bitkilerle ve hayvanlarla tanışacağı yer burasıydı artık…